130 yıllık sır, bir evin bodrumundan çıktı – Son Dakika Bilim Teknoloji Haberleri

Danimarka, Frederiksberg’deki bir bodrum katında terk edilen iki şişe, yüz yıldan fazla bir süredir terk edildi, ülkedeki gıda ve endüstri tarihine ışık tutan eşsiz bir keşfe yol açtı. Kopenhag Üniversitesi’nden bilim adamları, şişelerdeki şüpheli beyaz tozun aslında 1890 tereyağının üretiminde kullanılan canlı bakteriler olduğunu belirlediler.
Bu keşif, o dönemin tereyağının nasıl üretildiğine dair önemli ipuçları sunarken, aynı zamanda Danimarka’nın Lattiero -Caseari ürünlerinin tarihinin tek bir penceresini açtı. Araştırma ekibinin lideri Jørgen Leisner, bu olağanüstü keşfi “kutsal bir mikrobiyolojik güven” olarak tanımlıyor. Leisner, 130 yıllık bir kalıntıdan genetik bilgi edinme yeteneklerinin umutlarının çok ötesinde olduğunu söylüyor. Şişelerdeki etiketler, laktik asitli bakteri ürünlerine sahip olduklarını gösterdi. Bu mikroorganizmalar yüzyıllardır yiyecekleri korumak ve tatmak için kullanılmaktadır.
Bahsedildiği gibi, araştırmacılar bu tarihsel örneklerden DNA örneklerini aldılar ve genetik dizilerini yaptılar ve mevcut bakteriyel veritabanlarıyla karşılaştırdılar. Sonuçlar, hala Danimarka sütü zorunluluğunda kullanılan Lactococcus cremoris türlerinin bakterilerinin varlığını göstermiştir. Bu bakteriler, zararlı mikropların pastörizasyonu ve yok edilmesinden sonra sütün asidik olmasını sağlar.
Araştırma ayrıca bu bakteriyi tarihsel olarak süt ürünleri -caseari’ye uyum sağlayan özel genler ortaya koydu. Bu genlerin, özellikle on dokuzuncu yüzyılda İngiliz pazarında popüler olan “açık tereyağı tadı” gibi karakteristik aromalar oluşturduğu düşünülmektedir.
Sanayi Devrimi’nin Anahtarı: İlk Kültürler
1800’lerin sonunda, kalite ve hijyen, İngiltere’ye büyük ölçekli tereyağı ihraç etmeye başlayan Danimarka için büyük önem taşıyordu. Üretim sürecinde, süt önce pastörize edildi ve daha sonra “başlangıç kültürü” adı verilen bakteriyel kültürler ekledi. Bu kültürler, asitlik, tat, aroma ve kumaş, koruyucu bir etki sağlar.
Leisner’a göre, bu ilk kültür tereyağın üretiminin standardizasyonunda temel bir rol oynadı. Her süt ürününün yöntemleriyle fermantasyonu yerine, aynı tat aynı tadı yeniden üretti. Bu, Danimarkalı tereyağının dünya pazarında istikrarlı bir lezzet elde etmesine izin verdi.
Şişelerdeki mikroorganizma topluluğu sadece tereyağın tarihini tanımlamakla kalmadı. Araştırmacılar ayrıca Staphylococcus aureus ve Vibrio furnissii gibi, potansiyel olarak cutibacterium acnes gibi cilt bakterileri ile hastalıklara yol açabilecek ve akne neden olan mikroplar buldular.
Nathalia Ekibi Brichet üyesi, bunun geleneksel ev yapımı üretimden endüstriyel üretime geçişin bir kanıtı olduğunu vurguluyor. Aynı zamanda, o dönemin hijyen koşullarının ne kadar farklı olduğunu ortaya çıkarır.
Araştırma sonuçları güvenilir bir bilimsel dergi olan International Dr. Journal’da yayınlandı.